1 Temmuz 2006 Cumartesi

30 Haziran 2006 Cuma

Dualarının sonu da ...

âhir: son
da'vâ: dualar
hum: onlar

veâhiru da'vâhum ... (Dualarının sonu da ...)
وَآخِرُ دَعْوَاهُمْ
10:10 Bunların oradaki duaları "Subhâneke Allahumme", aralarındaki esenlik dilekleri "Selâm", dualarının sonu da "Elhamdulillahi rabbil'âlemîn" sözleridir.

"Bunların" yani Cennet ehlinin sözleri ayette bize bildiriliyor:

da'vâhum fîhâ subhânekallâhumme
Bunların oradaki duaları, "Seni eksikliklerden uzak tutarız Allah'ım!"

Cennet barış ve nimet yurdu. İnsanlar bu dünyada benzerlerini görmedikleri, hatta hayal bile edemedikleri nimetlere orada kavuşacaklar. O mutlu kimselerin her hâlleri anlaşılan hayret ve heyecan üzere olacak ki, dillerinden hep evvelâ "subhâneke" dökülecek.

Bu türden duyguların izini en çok çocuklarda gözlemek mümkün. Çocuklar ne güzel hayret ederler değil mi? Ne tatlı şaşırırlar. Küçücük şeyler bile onlara muhteşem gelir. Yaşlar büyüdükçe ve gördüklere alışıldıkça insanlar bir nebze bu duygularını kaybediyorlar ama içindeki çocuğa nefes aldıranlar için o kadar da uzak sayılmazlar. İnsan gökkuşağını görür de, ya da güzel bir ağaç, masmavi bir gökyüzü, suyun üstünde nazlı nazlı süzülen bir gemiye rastgelir, veyahut her biri biricik olan kar taneleri siyah paltosuna yağar, sonra herşeyin yerli yerince yerleştiği bir matematik denklemini anlar da hiç hayret duymaz mı? Cennet de nimetlerin en muhteşem formlarının yurdu olacağı için herhalde bu coşkun duyguların en mükemmel ve kuvvetli hâlleri de onun misafirlerinin özünde olacak, demek...

vetahiyyetuhum fîhâ selâm
aralarındaki esenlik dilekleri "selâm"

İnsanların birbirlerine dileklerinin "selam" olması da mânidar. Bize ekonomi derslerinde ekonominin tanımını şöyle öğretirlerdi: "Sınırlı kaynakların, insanların sınırsız istek ve ihtiyaçlarına göre nasıl kullanılacağını inceleyen bilim dalı" Cennette kaynaklar sınırsız olacağına göre, insanlar arası durum da barıştan gayrısı olmayacak. Orası selam yurdu olacak. Orası barış yurdu olacak.

veâhiru da'vâhum enil-hamdu lillâhi rabbil-'âlemîn
dualarının sonu da "Hamd âlemlerin Rabbi Allah'a mahsustur" sözleridir

Orada ikramlara kavuşmuş kimselerin hayret ve heyecanının ardından dillerinden dökülen dua ise her türlü övgünün ancak O'na ait olduğu sözleri olacak. Hamd O'nun. Zaten var olan herşey ancak O'ndan geldi ve O'na dönecek. Hâl böyle olunca, bütün övgüler de ancak O'na ait.

27 Haziran 2006 Salı

Allah'a kaçın

fe: o halde
ferre: kaçtı
firâr: kaçış
firrû: kaçın
ilâ: -e (İng to)
ilallâh: Allah'a

fefirrû ilallâh (Allah'a kaçın)

فَفِرُّوا إِلَى اللَّهِ



Bu sözü Kuran'da bulup, düşünelim:

* Bu söz ve ilgili ayet bize ne anlatıyor?
* Allah'a nasıl kaçılır?
* Kimden ve neden kaçılır?

23 Haziran 2006 Cuma

Zan, gerçeğe fayda etmez

inne: (vurgu kelimesi)
zan: sanı, vehim, kuruntu
lâ: (olumsuzluk kelimesi)
yugnî: fayda eder
min: -den
haqq: gerçek, hakikat

innez-zanne lâ yugnî minel-haqqi şey-â
(Şüphesiz zan, gerçeğe fayda etmez, hakikat namına birşey ifade etmez)

إَنَّ الظَّنَّ لاَ يُغْنِي مِنَ الْحَقِّ شَيْئًا


Bu sözü Kuran'da bulup, düşünelim:

* Bu söz ve ilgili iki ayet bize ne anlatıyor?
* Zan nedir?
* Neden fayda etmez?

20 Haziran 2006 Salı

"Bu vaad ne zaman?"

metâ: ne zaman
hâzâ: bu
va'ade: söz vermek
va'd: söz verilen

metâ hâzel-va'du (Bu vaad ne zaman?)

مَتَى هَذَا الْوَعْدُ


Bu sözü Kuran'da bulup, düşünelim:

* Bu söz ve ilgili ayetler bize ne anlatıyor?
* Vaad edilen nedir? (altı ayette geçiyor)
* Ne zamanmış?

16 Haziran 2006 Cuma

Tuzak kuranların en iyisi

hayr: iyi
mekere: tuzak kurdu
mâkir: tuzak kuran

hayrul-mâkirîn (Tuzak kuranların en iyisi)

خَيْرُ الْمَاكِرِينَ


Henüz birinci yüzyılın 30'lu senelerinde Kudüs civarındaki mübarek topraklardayız. Allah'ın ayetleri ile şereflenmiş bir toplum o ayetleri hiçe sayıp tahrif etmiş. Dünyanın o zamanki hakimi olan Romalıların boyunduruğu altında, zillet içinde yaşıyorlar. Tekrar bir elçi gönderilmiş, apaçık mucizelerle. Babasız doğmuş, hastaları iyi etmiş, çamura can vermiş bir nebi.

Sadece on iki kişi inanmış, ona yardımcı olmuş. Diğerleri onun elçiliğini kabul etmemiş, bununla da kalmayıp en büyük hainliği yapmışlar: Kendi içlerinden çıkmış olan Allah'ın bu mübarek peygamberini müşrik Romalılara ihbar etmişler. Artık, bu hainliği yapana en acıklı azap layık değil miydi? Artık ona kim acısın, kim ağlasın?
vemekerû vemekerallâh
3:54 Bir tuzak kurdular, Allah da bir tuzak kurdu.
vallâhu hayrul-mâkirîn
Allah tuzak kuranların en iyisidir.

600 sene sonra, Mekke'nin kara taşları arasındayız. Allah'ın ayetlerini nesiller önce tahrif etmiş bir toplum, görünüşte izzet içinde, ama cehaletin en koyusu içinde. Bu topluma da bir elçi gönderilmiş, apaçık mucizelerle. Öksüz ve yetim, okuma bilmediği halde en meşhur edipleri susturan bir nebi. Her türlü zorluğu çıkarmışlar, bu acayip sözün meydan okumasına cevap verememişler. Etrafında toplananlar hergün artar olmuş. Kendi güçlerini tehlikede görünce tek çare kalmış: Evini basıp öldürmek.
veyemkurûne veyemkurullâh
8:30 Bir tuzak kurarlar, Allah da bir tuzak kurar.
vallâhu hayrul-mâkirîn
Allah, tuzak kuranların en iyisidir.

İki hikayenin sonu aynı, hak sözün gücü batıl güçlerin hepsini bastırmış. Allah'ın tuzağı, diğer tuzakları bozup dağıtmış. Zaten Allah'ın kanunu böyleymiş, kötü tuzak dönüp sahibini avlarmış.

velâ yahîqul-mekrus-seyyiu illâ biehlih
35:43 Oysa kötü tuzağa ancak sahibi düşer

Allah'ın tuzakları sadece kötülük planlayanlar için mi? Hayır. Hayat imtihanı hep tuzaklarla dolu. Elbette O tuzak kuranların en iyisidir.

Binlerce tuzak yemleri vardır hayat yolunda
Ve biz heves içinde zavallı kuşlar gibiyiz
Mevlânâ