28 Nisan 2006 Cuma

Başkasının yükünü çekmez

vezere: yüklenmek
yeziru, teziru: yüklenir
vâzir, vâzire: yük çeken
vezîr: yardımcı, vezir
vizr: ağır yük
âhar, uhrâ: diğer, başka

velâ teziru vâziretun vizre uhrâ (Kimse başkasının yükünü çekmez)

وَلَا تَزِرُ وَازِرَةٌ وِزْرَ أُخْرَى


Bu sözü Kuran'da bulup, düşünelim: (beş yerde geçiyor)

* Bu söz ve ilgili ayetler bize ne söylüyor?
* Taşınan yük neyi anlatıyor?
* Bu kuralın toplumsal uygulaması nasıl olabilir?
* Aynı kökten üç kelime ardarda, ama kulağa hoş geliyor

21 Nisan 2006 Cuma

Bugün mülk kimin?

men: kim
limen: kime, kimin
el-mulk: (bütün) mülk
el-yevm: bugün

yevme hum bârizûne lâ yahfâ 'alallâhi minhum şey
40:16 Ortaya çıktıkları gün, hiçbir şeyleri Allah'a gizli kalmaz

Söz konusu gün, elbette Kıyamet günü, yer de Haşr meydanı.
Saklanacak, korunacak hiçbir engeli olmayan dümdüz meydan.
Herkes ortaya çıkmış, bâriz, apaçık. Ameller ortaya dökülmüş,
bazısı boyunlarda asılı yük, bazısı ellerde ışık. Dünyada iken
gizlenebildiğini sandığımız herşey bâriz, apaçık, ortada.

Elbette hiçbir şey hiçbir zaman Allah'a gizli değil. Fakat bunun
farkında mıyız? O gün, gizlilik kalmadığının da görüleceği gün.

Müdhiş soru orada, o zaman soruluyor. Muhatab bütün halk.
Soran ve cevap veren ise Hâlık. Cemal tecellileri o gün ortada
yok, sadece Celal görünüyor. Kahreden sıfatlar.

limenil-mulkul-yevm, lillâhil-vâhidil-qahhâr
لِّمَنِ الْمُلْكُ الْيَوْمَ لِلَّهِ الْوَاحِدِ الْقَهَّارِ
Bugün mülk kimin? Bir olan ve Kahreden Allah'ın

Bir olan, yani Vâhid, zatında hiç ortaklığa, çokluğa yer yok,
parçaları da yok, parçacıkları da yok. Kahreden, yani Kahhâr,
bir ortağı olmak şöyle dursun, her şey O'nun kahrına mahkum.

Sorunun dehşetini dünyanın aldatıcı rahatlığında nasıl anlasak?
Anlatmak için "el-mulk" kelimesini biraz açalım.

Mülk kavramı için, kedi ve benzeri hayvanların kendi bölgelerini
işaretleyip (territory marking) başkalarının oraya girmesine izin
vermemesi iyi bir benzetme değil mi? Bu davranış insanlarda
duvar, dikenli tel, tapu gibi gözle görülür bir hale evrimleşmiş.
Son ucunda da devletlerin sınır, pasaport, polis uygulamaları.
Mesaj hep aynı: Burası benim mülküm, izinsiz girilmez.

Herşeyin bâriz olduğu gün, mülk kiminmiş herkes anlayacak.
O'nun mülkünde, O'nun izniyle, O'nun rızkıyla yaşandığını da...

14 Nisan 2006 Cuma

Sabrı tavsiye ederler

vassâ: tavsiye etti
evsâ: vasiyet etti
tevâsâ: (karşılıklı) tavsiye etti

tevâsav bis-sabr (Sabrı tavsiye ederler)
تَوَاصَوْا بِالصَّبْرِ

Sabır, nefsin iyi bir şey yapmak veya kötülüklerden kaçınmak için acıya, meşakkate tahammül kuvvetidir.
Başlıca iki çeşit olarak düşünülür:
Birisi, elem ve külfete sabırdır ki bununla taat ve mücahedenin ve güzel amellerin meşakkatlerine katlanılarak yüksek himmet ve gayret sahiplerinin ulaştıkları başarılara erilir.
Birisi de lezzet ve şehevî isteklere karşı sabırdır ki, bununla da haramdan, yasaklardan ve hoş görünüp de sonu fena olan aldatıcı, tehlikeli, maddî veya manevî zarar verici şeylerin zararlarından sakınılır, korunulur.

Elmalılı Tefsiri

Kitabımızda sabır tavsiye eden ayetler pek çok. Her iki anlamda da sabretmek, müslümanlığın bir gereği olarak karşımıza çıkıyor. Sabır isteyen dualar öğretiliyor: "Üzerimize sabır yağdır" (2:250, 7:126)
Fakat iki ayet var ki, bunlardan farklı olarak, karşılıklı sabır tavsiye
etmeyi güzel ahlakın bir parçası olarak sunuyor.

Asr Suresi, asra (zaman, ikindi vakti, veya asr-ı saadet) kasem ile başlayıp insanın zarar ve ziyan içinde olduğunu hatırlatıyor.
Zarar ve ziyanda olmamanın tek istisnası varmış:
illellezîne âmenû ve'amilus-sâlihâti
103:3 Ancak, iman edip de sâlih ameller işleyenler,
vetevâsav bil-haqqi vetevâsav bis-sabr
birbirlerine hakkı tavsiye edenler ve sabır tavsiye edenler başka.

İstiklal Marşının şairi bu sureye özel bir önem vermiş:
Hani, ashâb-ı kirâm ayrılalım derler iken,
Mutlakâ sûre-i vel-'asrı okurmuş, bu neden?
Çünkü meknûn o büyük sûrede esrâr-ı felâh,
Başta îmân-ı hakîkî geliyor, sonra salâh,
Sonra hak, sonra sebât: işte kuzum insanlık
Dördü birleşti mi yoktur sana husrân artık.

Mehmed Akif, bu şiirde sabır kelimesi yerine sebat kullanarak,
sabrın ilk anlamını öne çıkartıyor.

Beled suresi de 'aqabe (zor geçit) kavramını aynı tavsiye ile anlatıyor:
Bir insanı hürriyete kavuşturmak veya açlık gününde doyurmak,
summe kâne minellezîne âmenû vetevâsav bis-sabri
90:17 ve sonra, inanıp birbirlerine sabır tavsiye edenlerden
vetevâsav bil-merhame
ve merhamet tavsiye edenlerden olmaktır.

Bu iki ayet, sabrı hatırlamaya ihtiyacımız olduğu gerçeğini vurguluyor. İnsanı başarıya ulaştıran yol sabır ve merhametten geçtiği gibi, isyana sürükleyebilecek herşeyin karşısına sabrın güçlü silahı ile çıkabiliriz. Çevremizdekiler unutsa da biz bu silahı ellerine tutuşturabilmeliyiz.

7 Nisan 2006 Cuma

Gökten indirdiğimiz su gibi

ke: gibi
mâ(in): su
enzele: indirdi, enzelnâ: indirdik
enzelnâhu: onu indirdik
min: -den (İng. from)
semâ: gök

kemâin enzelnâhu mines-semâ (Gökten indirdiğimiz su gibi)
كَمَاء أَنزَلْنَاهُ مِنَ السَّمَاء

Yunus suresindeki uzunca bir ayette şu benzetme var: Gökten indirilen su ile yetişen canlılar, süslenen bahçeler, ve bir anda hepsinin yok oluşu, sanki hiç var olmamış gibi... Dünya hayatının geçiciliği bu suyun sebep olduğu güzelliklere benzetilmiş.

10:24 Dünya hayatı gökten indirdiğimiz su gibidir ki, onunla insan ve hayvanların yiyeceği bitkiler yetişip birbirine karışmıştır. Yeryüzünün süslenip bezendiği ve yerin sahiplerinin bütün bunlara malik olduklarını sandıkları sırada, gece veya gündüz buyruğumuz o yere gelmiş ve orayı hiçbir şey bitirmemişe çevirmişiz; bir gün önce bir şey yokmuş gibi. Düşünen millet için ayetleri böylece uzun açıklıyoruz.

Aynı benzetme Kehf suresinde bir daha kullanılmış:
vadrib lehum meselel-hayâtid-dunyâ
18:45 Onlara dünya hayatının misalini anlat
kemâin enzelnâhu mines-semâ
Gökten indirdiğimiz su gibi
fahtalata bihî nebâtul-ard
Onunla yeryüzünün bitkileri birbirine karışır
feasbaha heşîmen tezrûhur-riyâh
Rüzgarın savurduğu çöp kırıntısına döner
vekânallâhu 'alâ kulli şey-in muqtedirâ
Allah her şeyin üstünde bir kudrete sahiptir
Ref: Rüzgarın Savurduğu