6 Mart 2006 Pazartesi

erhamur-râhimîn

rahime: acıdı, merhamet etti
rahme: acımak, rahmet
râhim: acıyan, merhametli
râhimîn: acıyanlar
rahîm: çok acıyan
erham: en çok acıyan

erhamur-râhimîn (merhametlilerin en merhametlisi)
أَرْحَمُ الرَّاحِمِينَ

Allah Teâlâ, ki Zâtına rahmeti yazdığını buyuruyor, biz kullarına da sonsuz merhametinden bir cüz bağışlamış. Hatta O'nun bağışladığı merhametten eserler sırf kullarla da sınırlı değil. Yeri gelir, bir küçücük kuşun bile, yavrusuna gösterdiği merhamet dillere destan olur. Belki canlı-cansız şu dünyada varolan ve kendisini istifademize sunmuş her yaratılmışın ikramı da bu merhamet cümlesindendir. Sonuçta, güneş dünyayı aydınlatırken, iyi-kötü seçmiyor ki... Kendisine sırtını dönmedikçe, yeryüzü üzerinde ne varsa, ayırdetmeden aydınlatıyor.

Ama hep sınırlıyız işte... İnsanoğluyuz. Buna merhamet gösteriyoruz, şuna değil. Bugün merhametli davranıyoruz, yarın değil. Sabrımız az, aklımız yetersiz, imtihanımız zor. Ama işte sonsuz merhametin yollarını da merhamet bildiğimiz örneklerden buluyoruz. Elimizden başka ne gelir? O'nun merhametinden ve sevgisinden başka bir sığınak yok.

Kerîm Kitab'ımızda "erhamur-râhimîn" ifadesi dört kez geçiyor. Hepsi de hayatlarıyla bizlere örnek olan enbiyanın dilinden, onlardan dersler ile: Hz. Yakub, Hz. Yusuf, Hz. Musa ve Hz. Eyyub'un dualarında... Selam üzerlerine olsun.

Yakub Aleyhisselam, Yusuf'u kaybeden oğullarına tam da bunu hatırlatır işte... Hani o oğullar ki, Bünyamin'i de binbir ricalarla alıp gitmek isterler, hiç tanıyamadıkları Yusuf'un ülkesine:
12:64 "Daha önce bunun kardeşini (Yûsuf'u) size güvendiğim gibi, bunu da mı size emanet edeyim?" dedi.
vallâhu hayrun hâfizâ, vehuve erhamur-râhimîn
"En iyi koruyucu Allah'tır. O, merhametlilerin en merhametlisidir."

Kıssaların en güzeli devam eder. Ağabeyler, Bünyamin'i türlü yeminlerle götürürler ama onu da enteresan bir şekilde kaybedip, babalarının yanına dönerler. Babaları bir tek "Ah, Yusuf'um!" der. Ardından onların Yusuf'un ülkesine geri dönmeleri ve gerçeklerin açığa çıkması uzun sürmez.

Hatalarını anlamış kardeşlere Yusuf yine merhamet kaynağını işaret eder:
12:92 "Bugün size, (yaptığınızdan dolayı) hiç bir kınama yok" dedi.
yagfirullâhu lekum, vehuve erhamur-râhimîn
"Allah sizi bağışlasın. O, merhametlilerin en merhametlisidir."

Allah Teâlâ vahyini Hz. Musa'ya ulaştırmak üzere kırk gün onu kavminden ayırıyor. Bu sürenin sonunda Musa Peygamber, levhalarla birlikte İsraoğullarının yanına dönüyor, bir de ne görsün: Kavmi o arada altından bir buzağı yapmış ona tapınmaya kalkmış. Öfke ve üzüntüyle hem İsrailoğullarına, hem de buna ses çıkaramayan kardeşine kızıyor. Araf suresinden öğreniyoruz ki, Harun, "Ey anamın oğlu!" diyor, "inan ki, bu kavim beni güçsüz buldu, az daha beni öldürüyorlardı, sen de bana böyle yaparak düşmanları sevindirme ve beni bu zalim kavimle bir tutma."

Hz. Musa, orada Allah'a sığınıyor:
7:151 Musa dedi ki: "Rabbim, beni ve kardeşimi bağışla. Bizi rahmetinin içine al, merhametlilerin en merhametlisi Sen'sin."

Aynı yönelişi bir de sabır kahramanı Hz. Eyyub'un dilinden öğreniyoruz:
21:83 Eyyub da Rabbine nida etmişti:
ennî messeniyed-durru veente erhamur-râhimîn
"Başıma bir dert geldi, merhametlilerin merhametlisi Sen'sin."

Yüce Kitabımız bundan daha güzel bir hitabı da şöyle öğretiyor:
23:118 ve qul rabbi-gfir verham veente hayrur-râhimîn
De ki: "Rabbim, bağışla, merhamet et, Sen merhametlilerin en iyisisin."