30 Ocak 2006 Pazartesi

"Sizin gibi bir insanım"

ene: ben
misl: gibi
mislukum: sizin gibi

ene beşerum-mislukum (ben sizin gibi bir insanım)
أَنَا بَشَرٌ مِّثْلُكُمْ
Allah insanları doğru yola iletmek için onlara gene insan olan bir uyarıcı göndermiştir, melek değil... Uyarıcı olarak bir melek gönderseydi insanlar "ama sen meleksin, biz senin yaptıklarınızı yapamayız" diyeceklerdi. Peygamberimiz "ben de sizin gibi insanım, Allah'ın emrettiği her şeyi ben de yapıyorum, tek farkım bana vahyolunması" diyor...

qul innemâ ene beşerum-mislukum
18:110 De ki: "Ben ancak sizin gibi bir beşerim."
yûhâ ileyye ennemâ ilâhukum ilâhun vâhid
"Yalnız bana tanrınızın tek bir Tanrı olduğu vahyolunuyor.
Rabbine kavuşmayı uman kimse yararlı iş işlesin ve Rabbine
kullukta hiç ortak koşmasın."


qul innemâ ene beşerum-mislukum
41:6 De ki: "Ben ancak sizin gibi bir beşerim."
yûhâ ileyye ennemâ ilâhukum ilâhun vâhid
"Yalnız bana tanrınızın tek bir Tanrı olduğu vahyolunuyor.
Bu sebeple O'na dosdoğru yönelin ve O'ndan mağfiret dileyin.
Allah'a ortak koşanların vay haline!"


İki ayetin nasıl aynı başlayıp değişik tavsiyelerle sonuçlandığına dikkat. Benzeri bir ayette de "ene" (ben) yerine "nahnu" (biz) kullanılmış.

14:11 Rasûlleri de onlara dediler ki: "Biz de sizin gibi sadece birer insanız. Fakat Allah, kullarından dilediğine nîmetini lütfeder."

Elçiler bu sözü söylüyorlar, çünkü onların Hak'ka davet ettikleri kavimleri, o peygamberlere, "Siz de bizim gibi bir insandan başka bir şey değilsiniz. Siz bizi atalarımızın tapmış olduğu şeylerden döndürmek istiyorsunuz. Öyleyse bize, apaçık bir delil getirin!" (14:10) demişlerdi.

Bu konuda "Melek peygamber değil, insan peygamber" konusu çok mühim. İnsanların bir kısmı Rasulullah'ı (salât ve selam ona) örnek almak yerine, onu aşırı yücelterek insanüstü bir hâle sokmaya ve hayattan tamamıyla koparmaya eğilimli. Tam da bu yüzden, yaşayışını onun öğrettiği temeller üstüne kurmak gibi bir düşünceleri kalmamış. Ki, bu düşüncenin ifrat noktası hıristiyanların peygamber tasavvurunu oluşturuyor.

Diğer bir kısmı da, aşırı yüceltenlerin aksine onu aşırı indirgeyerek, yine örnek almaktan uzaklaşıyorlar. Sadece Kitab'a bağlı kaldıklarını iddia ediyorlar. Bu da tipik yahudi peygamber algısında tefrit derecesine varıyor, o mübarek insanlara adi davranışlar ve büyük günahlar atfediliyor.

İşte, bu iki algının ötesinde "Kur'an bize peygamberimizi nasıl öğretiyorsa öyle algılamamız" ve onu aşırı yüceltmek ve taklid etmek değil, örnek almak gerekiyor.

Ref: Mustafa İslamoğlu, Üç Muhammed, Denge Yayınları, 2000.