24 Şubat 2006 Cuma

inşâallâh

in: eğer
şâe: diledi

inşâallâh (Allah dilediyse)
إِن شَاء اللَّهُ
Allah dilemeden hiçbir fikir gerçekleşemiyor, hiçbir hayal hakikat olamıyor.
Kitabımızdaki enbiyâ kıssalarında bunun birçok örneği var.

İşte İbrahim, oğluna rüyasını anlatıp fikrini soruyor, "ne dersin?"
dedi ki: "Ey babacığım! Ne ile emrolundunsa yap"
37:102 setecidunî in şâallâhu mines-sâbirîn
"Allah dilerse, sabredenlerden olduğumu göreceksin"

İşte torunu Yakub, uzun bir ayrılıktan sonra sevgili oğullarına kavuşuyor. Yusuf anasını, babasını, kardeşlerini bağrına basıp şöyle diyor:
12:99 udhulû misra in şâallâhu âminîn
Allah dilerse, güven içinde Mısır'a girin
İsrailoğulları Mısır'a böyle giriyor.

Sonraki üç ayet de onları Mısır'dan çıkartan nebinin hikayesinde.
Şuayb, hem damat hem yardımcı olarak anlaştığı Musa'ya diyor:
28:27 setecidunî in şâallâhu mines-sâlihîn
"Allah dilerse, salihlerden olduğumu göreceksin"

Aynı Musa, "kendisine ilim öğretilen kula" benzeri bir söz veriyor:
18:69 setecidunî in şâallâhu sâbirâ
"Allah dilerse, sabırlı olduğumu göreceksin"
Fakat, Musa bu sözünü tutamıyor, zaten o sınava kim dayanabilirdi ki...

İsrailoğulları Mısır'dan çıkmış, çölde hayat devam ediyor, sınav da:
2:70 "Rabbine bizim adımıza yalvar da, mahiyetini bize bildirsin, çünkü sığırlar, bizce, birbirine benzemektedir. Allah dilerse, biz şüphesiz doğruyu bulmuş oluruz" dediler.
Ama gerçeği söylemiyorlardı, ipe un sermekti maksat. Bugünkü yaygın anlama ne kadar da yakın: "Biz istemiyoruz, ama Allah dilerse kerhen yaparız."

Uzun yıllar sonra, yenilgi sanılan bir anlaşma imzalanıyor. Hayret! Meğer en büyük zafer buymuş, Medine'ye dönüşte Fetih suresi müjdeyi veriyor:
48:27 letedhulunnel-mescidel-harâme in şâallâhu âminîn
Allah dilerse, güven içinde Mescidil-haram'a gireceksiniz
Bu ilâhi müjde bile Allah'ın dilemesine bağlanmış.
Kesinlikle olacak, ancak O'nun dilemesi ile.

Kehf suresindeki öğüt hiç aklımızdan çıkmasın:
18:23 Hiçbir şey için "Yarın bunu yapacağım" deme,
24 illâ ey-yeşâallâh
ancak Allah'ın dilemesi ile (de)

Ve bir de Mevlânâ'dan şu çok mânidar satırlar:

"Kibirlerinden inşâallâh (Allah isterse) demediler.
Allah da onlara insanların âcizliğini gösterdi.

İnşaallah'ı terk ettiklerini söylemekten maksadım, insanların yürek katılığına ve mağrurluğuna işarettir. Yoksa ârızî bir hâlet olan inşaallah sözünü unuttuklarını anlatmak değil."

(Mesnevî, 1. cilt 48 ve 49. beyitler)

Ne kadar da üstüne basa basa "esas olanın ancak niyet olduğunu" söylüyor.